Home – SDGs for All

A project of the Non-profit International Press Syndicate Group with IDN as the Flagship Agency in partnership with Soka Gakkai International in consultative status with ECOSOC

Watch out for our new project website https://sdgs-for-all.net

İnanç Liderleri Afet Riskinin Azaltılmasında Hayati Bir Görev Oynuyor

share
tweet
pin it
share
share

Jaya Ramachandran

CENEVRE (IDN) – İnanç tabanlı organizasyonların (FBO – Faith Based Organization) temsilcileri, Birleşmiş Milletler daireleri, Sivil Toplum Kuruluşları ve akademik kurumlar afet riski karşısındaki zayıflığı azaltmak için, özellikle çoğu durumda afetlerden en çok etkilenen kesim olan kadınların sesini dinlemek üzere yerel inanç topluluklarının katılımının gerekli olduğunu ortaya koydu.

Uluslararası Afetle Mücadele Günü öncesinde, 13 Ekim tarihinde bir yuvarlak masa etkinliği yapılarak yerel inanç topluluklarının ruhani sermayelerini “kullanarak” yerel afet riskinin azaltılması (DRR – disaster risk reduction) etkinliklerinde desteklenmesi ve FBO’ların katılımının maksimum seviyeye çıkarılması istenmiştir.

Yuvarlak masa etkinliğinde ayrıca afetlerin Tanrı tarafından verilen bir ceza olduğuna dair derin inancın ortadan kaldırılması amacıyla çalışmalar yürütülmesi ve inanç liderlerinin iletişimciler olarak görevlerini geliştirerek ibadet yerlerinin afetlere yanıt vermeye hazırlanması gerektiğini de belirtti.

Etkinlik, 10 Ekim tarihinde Cenevre, İsviçre’deki Ekümenik Merkezi’nde Soka Gakkai International (SGI), Joint Learning Initiative on Faith & Local Communities (JLIF&LC) ve World Council of Churches (WCC) tarafından düzenlendi. Çalışma ‘FBO’ların Afet Riskinin Azlatılması için Sendai Çerçevesine katkısına’ odaklanmıştı.

Afet Riskinin Azaltılması için Sendai Çerçevesi (Sendai Çerçevesi) 15 yıllık (2015-2030), gönüllük esaslı, bağlayıcı olmayan bir anlaşmadır. Bu çerçeve, 2015 Afet Riskinin Azaltılması için Üçüncü BM Dünya Konferansı (WCDRR) sonrasında BM Genel Kurulu tarafından desteklenmiştir. Afet riskinin ve can kaybının, geçim yöntemleri ve sağlık ile insanların, işletmelerin, toplulukların ve ülkelerin ekonomik, fiziksel, sosyal, kültürel ve çevresel varlıklarının kaybedilmesinin ciddi oranda azaltılmasını hedeflemektedir.

BM Afet Riskini Azaltma Dairesinden (UNISDR – UN Office for Disaster Risk Reduction) Denis McLean, inanç tabanlı ağların paha biçilemez bir “ruhani sermayeye” sahip olduklarını ifade etmiştir. Aralık 2013’te Filipinler, Tacloban’da 6000 kişinin ölümüne yol açan Tayfun sırasında bireylerin kayıplarına karşı gerekli olan dayanma gücünü bulmalarını sağlamak üzere gerekli desteği sağlayan ana unsurun inanç kurumları olduğunu hatırlatmıştır.

BM Mülteci Ajansı UNHCR‘den Jose Riera-Cezanne, zorluk ve güçlükle yüz yüze kalındığında inanç liderleri, inanç kurumları ve FBO’lar tarafndan oynana rolün direncin insani topluluklarda büyük bir onay elde ettiğini vurgulamıştır.

Aslında dini aktörlere karşı genellikle özel bir güven gösterilmektedir. Dini aktörler insanların kalp ve akıllarına hitap etmekte ve böylece insanların yaklaşım ve davranışlarını değiştirebilmektedir. Ayrıca ulusal kurumların ve hizmetlerin sunulmasının zayıf olduğu yerlerde kamu yararı için önemli bir görev de üstlenmişlerdir. Kiliseler, camiler ve diğer ibadet mekanları genellikler insanların akıllarında olan şeyler hakkında konuştukları ve tüm toplum için önemli olan konularla ilgili mesajların paylaşıldığı forumlar olarak hizmet vermektedir.

Riera-Cezanne, UNHCR ofislerinin halihazırda inanç tabanlı ya da inanç kaynaklı hizmet sunan sivil toplum kuruluşlarıyla, yerel inanç topluluklarıyla ve dini liderlerle işbirliği yapmakta olduğunu ifade etmiştir. Bu işbirliği, Sürdürülebilir Gelişim için 2030 Gündeminde büyüme eğilimi göstermektedir.

BM partnerleri için temel soru, bu organizasyonların sahip olduğu insan, mali ve ruhani kaynakların masaya nasıl getirileceği, nasıl daha iyi anlaşılacağı ve aynı topluluklara hizmet veren diğer tüm paydaşlar tarafından etkin bir şekilde nasıl kullanılacağıdır.

Aşılırsa inanç temelli aktörlerle olan işbirliğini engelleyebilecek kırmızı çizgiler arasında, diğer inanç kökenlerinin üyelerine karşı düşmanlık ya da dışlanma gibi davranışlar; başka bir inancın üyelerine veya topluluklarına yönelik şiddete teşvik; sürekli destek için ön koşul olarak dönüştürülme baskısı; erken evlilik, cinsiyet kalıpları ve damgalama ile ayrımcılık yer almaktadır.

Riera-Cezanne, mültecilerin ve Orta Doğu’da yerlerinden edilen kişilerin sayısındaki büyük artışın mültecilere ve sığınmacılara koruma ve destek sağlanması konusunda inanç liderleri, inanç tabanlı organizasyonlar ve yerel inanç toplulukları tarafından oynanan rollere olan ilgi ve endişeyi artırdığını söyledi.

Aslında bu durum 2012 yılında BM Mülteciler Yüksek Komiseri olan ve gelecek BM Genel Sekreteri olarak görev alacak António Guterres’in yıllık Koruma Zorlukları üzerine Diyaloğunun konusunu “İnanç ve Koruma” olarak belirlemesini sağlamıştır.

World Council of Churches’in bir girişimi olanEcumenical Water Network’ten (EWN) Dinesh Suna, CASA’nın (Church’s Auxiliary for Social Action, ACT Alliance ve WCC’nin bir üyesi) iyi uygulamalarını paylaştı. 1999 yılında bir Süper Hortum Orissa’yı vurmuş ve 10.000’den fazla kişi hayatını kaybetmiştir. CASA, Topluluk Tabanlı Afete Hazırlıklı Olma ve etkilerini azaltma sürecine dahil olmuş ve toplumda farkındalığı artırmak için proaktif bir rol oynamıştır.

ACT Alliance‘tan Christophe Arnold, inanç liderleri tarafından Ebolaya Yanıtta oynanan rolü açıklamıştır. Kriz sırasında en büyük zorluklardan biri yüksek seviyede belirti ve doktorların mesajlarından korku olmuştur. İnsanlar doktorlara inanmamış ve Ebolanın çok daha kolay yayılmasına neden olan cenaze defin yöntemlerini kullanmaya devam etmiştir.

JLIF&LC‘den Ollivia Wilkinson, insani yanıtlara Yerel İnanç Toplulukları (LFC – Local Faith Community) ve dini katılım üzerine kanıt tabanlı ayrıntılı verileri paylaşmıştır. LFC’ler mevcut topluluk ağlarının gücü ve direnç sağlamak üzere topluluklarının bilincini kullanabilme olanağı sayesinde zayıflıkların üstesinden gelebilmişlerdir.

Wilkinson, risk algısının anlaşılmasında önemli bir paya sahip olduğu için afetin ruhani bağlamının yok sayılmaması gerektiğini ifade etmiştir. Yerel inanç topluluklarının katılımıyla bu algılar çok daha iyi bir şekilde anlaşılabilir ve Afet Riskinin Azaltılması müdahalelerinin ilişki ve uygunluğunun güçlendirilmesine yardımcı olabilir.

Örneğin Filipinler’de yerel papazların hazırlıklı olma ve risk azaltma konularında eğitilmesi, zayıflık hissinin aşılmasında kilit bir bileşen olmuştur. Haiyan Tayfunun ardından çok sayıda yerel papaz yerel topluluklarında hazırlıklı olma ve risk azaltma çabalarının yürütülmesinde büyük bir katılım göstermiştir. Eğitimler, DRR kaynaklı teknik bilgi, kutsal kitabın öğrenilmesi ve afet riski azaltılması için bütünsel bir anlayışın sağlanması için esinlenmeyle sarmalanmış bir şekilde kendi düşüncelerinin yansımalarıydı.

SGI‘dan Nobuyuki Asai 2011 yılındaki Büyük Doğu Japonya Depremi ve Nisan 2016’daki Kumamoto Depreminin ardından Japonya’da Soka Gakkai topluluk merkezlerinde binlerce afetzedeyi barındırmış ve yardım paketi sağlamıştır. Yardım paketlerini taşıyan bir kamyon, depremin meydana gelmesinin ardından hemen bir saat içinde komşu bir ilden yola çıkmış ve yanıtın bu kadar süratli bir şekilde sunulması etkilenen topluluklar için çok yardımcı olmuştur.

Çok sayıda SGI üyesi gönüllü olarak yardım etkinliklerine katılarak hem Soka Gakkai merkezlerindeki hem de diğer topluluk merkezlerindeki sığınaklara destek sağlamıştır. Depremzedeler bu merkezlerin özellikle herhangi bir ayrım gözetmeksizin herkese ilgi gösteren SGI üyeleri nedeniyle kendilerini rahat hissetmelerini sağladığını bildirmiştir.

BM Tayland Kalıcı Misyonundan Sasiwat Wongsinsawat, Sendai Çerçevesinde FBO’ların doğrudan ifade edilmiş olmadığını ancak sivil toplumun kilit rolünün altının çizilmiş olduğunu ifade etmiştir. Kiliseler, camiler ve Budist tapınakları topluluklarla bağı olan en eski kurumlar olup insanların korunmasını sağlayabilir ve acılarını azaltabilir.

2004 yılındaki Hint Okyanusu Tsunami’sinin ardından Budist tapınaklarının keşişleri ve rahibeleri liderlik göstermiş, kaybolan insanlar hakkındaki haberleri paylaşmış ve tapınakların sığınaklara dönüşmesini sağlamış, yardım vermiş ve örneğin yaşam ile ölüm hakkındaki anlayışı derinleştirmek gibi psikolojik destek sunmuşlardır. Japonya’da 2011 yılında meydana gelen depremden sonra Narita havalimanı yakınındaki Tay Budist tapınağı aynı zamanda bir depolama ve dağıtım merkezi olarak kullanılmıştır. [IDN-InDepthNews – 09 Kasım 2016]

NEWSLETTER

STRIVING

MAPTING

PARTNERS

Scroll to Top