Home – SDGs for All

A project of the Non-profit International Press Syndicate Group with IDN as the Flagship Agency in partnership with Soka Gakkai International in consultative status with ECOSOC

Watch out for our new project website https://sdgs-for-all.net

COP26: Son Bildiri İklim Değişikliğinin Gıda Güvenliğine Etkisini Ele Alma Konusunda Başarısız Oldu

share
tweet
pin it
share
share

Yazar: Kalinga Seneviratne

SYDNEY (IDN) — Küresel gaz emisyonlarının yaklaşık üçte biri tarım ve toprak kullanımından kaynaklanmaktadır, ancak son COP26 bildirisi iklim aksiyonu ile dünyanın gıda sistemleri arasındaki ilişkiye doğrudan referans vermekte başarısız olmuştur. Bu sırada, Dünya Gıda Programı (WFP) 43 ülkede 45 milyona kadar insanın açlığın eşiğinde olduğuna dair uyarıda bulunmuştur.

Yaklaşık otuz yıldır Birleşmiş Milletler dünyada neredeyse her ülkeyi, açılımı ‘Taraflar Konferansı’ anlamına gelen—COPs adlı—yıllık bir küresel iklim zirvesi için bir araya getirmektedir. Hafta sonu Glasgow’da sona eren bu yılın tartışması 26.’sı oldu ve bir yüzyılın bu çeyreğinde iklim değişikliği esasen Yeşil tarafları ilgilendiren uç bir sorundan küresel politika ve medya dikkatinin ana akımı haline gelen bir soruna dönüşmüştür.

Gıda ve Tarım Örgütü(FAO), bu yıl yayınlanan bir raporda, dünyanın çiftlik arazisi alanının yüzde 70-80’ini işgal eden 680 milyondan fazla aile çiftliğinin dünyanın gıdasının yaklaşık yüzde 80’ini ürettiğini tahmin etmiştir. Yine de, en az 3 milyar insanın geçimini içeren ve Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerinde (SDG) belirlenen şekilde gıda güvenliğinin başarılmasına doğrudan etkisi olan bir sorun COP26 son bildirisinde yer alan 97 maddenin herhangi birinde doğrudan belirtilmemiştir.

İklim değişikliğinin ele alınmasında çok taraflılığının rolünü tanımak ve sürdürülebilir kalkınma ve yoksulluğu ortadan kaldırma çabaları kapsamında iklim aksiyonunu güçlendirmek amacıyla bölgesel ve uluslararası iş birliğini teşvik etmek” sözleri ile başlayan bir bildiride yoksuluğu ortadan kaldırmaya esas olan bir soruna, yani gıda güvenliğine değinecek bir yer bulunamamıştır. Önsöz aynı zamanda “iklim adaletinin öneminden” bahsetmekte ve muhtemelen bazı sivil toplum gruplarını yatıştırmak için insan hakları ve sosyal eşitsizlik sorunu olarak süslenmiştir.

Madde 15 gibi birtakım maddeler, “küresel bir çabanın parçası olarak gelişmekte olan ülke Taraflarının ihtiyaçlarına yanıt vermek amacıyla gelişmiş ülke Taraflarını iklim finansmanı, teknoloji transferi ve adaptasyon için kapasite oluşturma önlemlerini acil ve önemli bir şekilde artırmaları” konusunda teşvik etmektedir. Bu, COP26’da pek çok gelişmekte olan ülke tarafından çaba harcanan bir satır ama ayrıntılı taahhütler eksiktir.

Madde 27’de, atmosfere sera gazı emisyonlarını minimuma indirmeye yönelik tedbirleri kast eden azaltma azmini acil bir şekilde artırmak için bir çalışma programı belirleme kararından bahsediliyor. Ve madde 38’de, doğayı ve sera gazı çukur ve rezervuarları görevi gören orman ekosistemlerinin ve diğer karasal ve deniz ekosistemlerini korumanın, muhafaza etmenin ve yenilemenin önemi vurgulanıyor ama milyonlarca toplumun can suyu olan çiftlik arazilerine ve balıkçılığa hiçbir bağlantı yok. Bir sonraki maddede, “gelişmekte olan ülke Taraflarına iyileştirilmiş desteğin eylemlerinde daha dazla azme olanak sağlayacağının” farkında oldukları söyleniyor.

Madde 44’te, gelişmekte olan ülke Taraflarının 2020 yılı itibariyle azaltma tedbirlerine (on yılı aşkın bir süre önce kararlaştırılan şekilde) yılda 100 milyar$ seferber olmakta başarısız olduğu onaylanıyor. Madde 73’te, COP26’nın iklim etkilerinden geri dönülemez hasarını yaşayan toplumlara finansal destek sunmaya bakmak amacıyla “Taraflar Arasında Glasgow Diyaloğu” kurmaya karar verildiği söyleniyor. Ancak, gelişmekte olan ülkeler, başka bir diyaloğun değil, bu maksadın belirlenmesi için bir kolaylık talep etmiştir.

Bildirinin baskısının ağırlıklı olarak gelişmekte olan ülkeleri daha çok batı teknolojisinin ve transferinin insafına bırakan toplumların üzerinde iklim değişikliği etkilerini azaltmaya yönelik teknolojik çözümlere odaklandığı görülüyor. Zengin ülkelerin metan gazı emisyonlarını azaltmak için sığır veya koyun sürüsü sayılarını azaltmak gibi fedakarlıklardan bulunacağına dair hiçbir ima yok. Avustralya ve ABD’nin metan gazı emisyonunu azaltma anlaşmasını imzalamayı reddetmelerinin sebebi buydu.

Londra Guardian gazetesi, COP26’da yer alan Birleşik Krallık’ın dört çiftçi sendikasının başkanlarından hiçbirinin canlı hayvan sayılarını azaltmak istemediğini ve onun yerine Guardian’a metan emisyonlarının, çiftliklerdeki inek sayısını azaltmak yerine yeni teknolojiler aracılığıyla ele alınabileceğini belirttiklerini bildirdi. ABD tarım bakanı Thomas Vilsack, ayrıca, gazeteye, dünyayı küresel ısınmada güvenli limitlerde tutarken Amerikalıların aynı miktarda eti yemeye devam edebileceğine inandığını belirtti.

Gıdanın Geleceği için Küresel İttifak başkanı Ruth Richardson, “Gıda sistemleri iklim görüşmelerinde büyük ölçüde yer almıyor,” diye konuştu. Devex platformuna “Ve gıda sistemlerine bir bütün olarak baktığımızda, canlı hayvan üretimi için yağmur ormanlarını kesmekten bahsettiğimizde, ülke ve uzun tedarik zincirleri genelinde et taşımaktan söz ederken ve gıda sistemlerine çeşitli açılardan bakarken sera gazı emisyonlarına 1 numaralı katkıda bulunanların bunlar olduğunu biliyoruz,” dedi ve “gıda sistemlerini ele almadıkça iklimi de ele almıyoruz,” diye ilave etti.

COP26’da önerilen çözümlerin bir yandan yeniden ağaçlandırma ve öte yandan tarımda teknolojik inovasyon olmak üzere iki farklı yöne gidiyor gibi ama karşılıksız olarak sunulduğu görülüyor.

ABD’de uluslararası bir kalkınma örgütü olan Winrock CEO’su Rodney Ferguson, iklim-akıllı tarıma küçük ölçekli çiftçiler dahil edilecekse bunun için kullanmaya ve ailelerini beslemeye güçleri yetecek bir teknoloji sunmaları gerekeceğini öne sürdü.

Devex’e “Yıllık gelir bir şekilde yıllık 300$ olabilen küçük bir çiftlik sahibinin karşıladığı ek bir gider olarak kalırsa ve onun yöntem veya ürünler uygulamasını isterseniz veya 50$ tutabilen şeyler yapmamasını isterseniz bu hiçbir zaman başarılı olmayacaktır,” diye konuştu.

Yine de, bir gün (10 Kasım), ‘Doğa ve Toprak Kullanımı Günü’ adı verilen sürdürülebilir tarım ve toprak kullanıma tahsis edilmiştir. Gün boyunca, 150 ülke tarafından imzalanan Küresel Eylem Gündemi’ (Net sıfır ve doğa için pozitif inovasyonlarla 100 milyon çiftçiye ulaşmayı hedefleyen küresel bir teşvik) de dahil olmak üzere birtakım teşvikler duyuruldu.

Bu COP26 bildirisine girmemiş gibi görünse de Birleşik Krallık Slow Food kurumundan Shane Holland bu gibi taahhütleri karşılıyor ancak 2010 yılında zengin ülkelerin benzer vaatlerinin henüz gerçekleşmediğine dikkat çekiyor. Ayrıca, kimlerin topraklarının yeniden ağaçlandırma için tahsis edileceğini de sordu. Bunu belirterek, soya (çiftlik hayvanlarını beslemek için) ve kaynağında palm yağı gibi küresel toplum mahsulleri için dünyadaki açlığı sonlandırarak kaynağında iklim değişikliğinin nedenlerini ele almamız gerekmektedir. “Biz bunu yapana kadar küresel gıda iklim değişikliğini harekete geçirmeye devam edecek,” diye ekledi.

“Dünya mahsul kayıpları beklediği için bir sigorta politikası görevi görmek amacıyla tarımı güçlendirmemiz gerektiğine dair tartışmalar duyduk ancak bu durum kesin olarak sorunu desteklediği için anlaşılamıyor,” diye konuştu. “Fosil yakıt kullanımına son vermekten ulaşım ve elektrik şebekelerimizi elde geçirmeye, dünyanın yapması gereken diğer pek çok şey var; ancak gıda sistemimiz karbon gömülümü olma potansiyeline sahip ve (bu) kaybedilmiş bir fırsattır.”  [IDN-InDepthNews – 15 Kasım 2021]

Resim Hakkı: COP26 | UNFCCC

NEWSLETTER

STRIVING

MAPTING

PARTNERS

Scroll to Top